• başlığa bakıp yanılmayın sakın. cezmi'nin bir kitabı mı deyip dumura uğramacaksınız. "sevgiliye öyküler" güncel yayıncılık'ın yayınladığı bir öykü derlemesi. kimler yok ki, baroja, carver, kıplıng, mansfıeld, updıke, faulkner, gozzano v.s. demeye dilim varmıyor, wılde, zunıge, lawrence, merıno, myrıvılıs v.s demeye vardı dilim.

    gökçen ezber'i kutluyor ve bu satırları ona armağan ediyorum.
  • "gittin. gitmeleri de çok sevdin zaten. sürekli bi ipotek halindeydi gözlerin de, kimdi sahibi gerçekte bilemedim", dedi adam.

    "gittin. iyi bok yedin. o kadar kızdım ki sana. sanki oyundu oynadığımız. doğru senin en sevdiğin öykü öpücük balığı dır. bi masaldır yaşadığımız, dışarısı ise sadece dışarısı."

    kadın cama diktiği cam donukluğundaki gözlerini adama adama dikti.
    "neden yolladın beni? neden izin verdin gitmelerime? döneceğime öyle emindin ki..."

    adam kadının gözlerine bakmadan cevap verdi: "emin değildim. gitmek istedin gittin. döndün sonra. sen bilirdin zaten, sen bildin."

    "sadece bu mu" dedi kadın, "bu mudur yani? sürekli bohem midir hayat, sürekli bi kieslowski filmi gibi mi geçecek hayat?"

    adam güldü acı acı:

    "neden döndün?"

    "seni sevdiğim için..."

    "hayır" dedi adam."döndün çünkü yalnız kaldın. sen yalnız kalamazsın."
  • "bugün bayram.

    ne de güzel çiçekler bunlar. ben de getirdim bak. sen seversin diye. sevdin ya zaten, sen hep sevdin. güzel olan sana yakışırdı; sen, sana yakışanı sevdin.

    bu bayram yoksun. sen olmadan bayram mı olur? oluyormuş işte. ziyaretine geldim. kızımızı da getirecektim, ama hava soğuk üşütür, dedim. kızardın bana. kızma diye getirmedim.

    bugün bayram. bi kucak evlat bırakıp gittin.

    "turnam gidersen mardin' e, turnam yare selam söyle..."

    seversin sen bunu. hala alışamadım seninle ilgili geçmiş zaman kullanmaya. gücüm yettikçe de kullanmayacağım zaten.

    bugün bayram.

    kızımıza sahip çık dedin. kızgındım çok, yapamadım. seçme şansım olsaydı, neyi seçeceğimi bildiğinden bırakmadın bana. şimdi kendimi sana affetirmeye çalışıyorum. çok iyi bakıyorum kızımıza. senden emanet.

    bugün bayram. sen bayramları çok severdin. herkesle görüşmek isterdin. derdin ki, bayramlar bugünler içindir, herkes barışsın isterdin.

    bugün bayram. seninle evli olarak geçireceğimiz ilk bayramdı. olmadı.

    bugün bayram. ama ben seni göremedim. ben hiç bi şey istemiyorum artık, sadece seni istiyorum, sadece seni. bana bi kere adımla seslen. başka bi şi istemiyorum.

    bugün bayram..."
  • mut.

    "bir gün, başımı omzuna dayayıp, uyumak isterdim" dedi kadın.
    "ya bir daha uyanamazsan?" dedi adam.
    "işte mutluluk bu olsa gerek" dedi kadın.

    ferit edgü*binbir hece
  • prelude:

    dudağımın kenarına yapışmış muzip bi gülümsemesin sen. hep ordaydın sanki. yıllar sonra fark ettiğim gamzelerime yerleşmiştin sen. senindi ya onlar. hep öyle kalsaydı. sen fark ettirseydin her şeyi yine...

    ----------

    - nasılsın?
    + iyiyim. sen?
    - iyi demek adettendi, di mi?
    + öyle biraz. ıssız adam'ı izledim. sanki ada sendin. eminim bunu başkalarından da duymuşsundur.
    - izlemedim, duymadım da. ama gitmek istiyorum...
    + ses tonu, replikleri, konuşma tarzı, hayata bakışı... baştan sonra sendin. seni izledim ve mutlu oldum.
    - ada da yanlış adama aşık olmuştu di mi?
    + ama o yanlış adam o'nu hiç unutmamıştı.

    ...

    + tanrı bütün güzellikleri bahşetmiş sana biliyor musun?

    ...

    senin için izledim beynelmilel'i. sen bilirsin beni. en çok sen bildin zaten. seversin sen demiştin. sevdim de...

    kocaman gülümserdin sen. inci gibi dişlerin ışıkla parlardı, görürdüm, gözlerin küçülürdü gülerken. gözlerinin içine sığmak için neler vermezdim!

    kokunu bildim en çok. kokun... senin kokun... öyle bi işler ki insanın içine. çok ağlattım seni, biliyorum. konuşma artık, canım acıyor, dedin. susmadım. susamazdım. susmamalıydım. sana hiç aşık olmadım, dedim. olmadım çünkü. aşk değildi. aşkın başı vardı, sonu vardı, oysa ben seni yüzyıllardır seviyordum. sadece seni tanımıyordum, o kadar. tanıdığım gün bilmiştim seni ben. taban tabana zıttık biz. bi yerlerde kaybolmuş elma yarısıydın sen. seni bulunca tamama ermiştim.

    "senin besten" oldum ben. senden sonra ya da senden önce değil. seninle bestelendim en çok. en çok seninle çoğaldım. en çok seninle dalaştım ve kahretsin ki en çok seni acıttım. sevmeyi yanlış öğretmişler bana. can acıtırcasına sevdim ben. ama hakkımı yeme, sen de acıttın beni. sonunda en çok acıtan ben oldum. tekme attığımı saymazsak son görüşmemizde, seni öpmediğim için acıttım canını en çok. gözlerin gözlerimle buluşmadı. uzağa gittim ben çünkü. sahi, en uzak ne kadar uzak?

    biliyorum, okuyacaksın bunları. okuman için yazıyorum zaten. bi başkasının kadını olmaya hazırlanırken de böyleydi, bi başkasına ait olduğumda da. ait olmak nedir ki? ait olunur mu ki?

    kimseye ait olmadım ben esasen. kimsenin kadını olmadım. imzalar atsam da, kimsenin ol(a)madım. ama sen... sen aitlik istemedin. içten içe kıskandın, içten içe delirdin, biliyorum; ama belli etmedin bana. bi başkasının olsam bile seni seviyor olmam belki ayakta tuttu seni, belki de başka bi şi... sen... kelimelerim keşke seninkiler kadar çok olsalar da anlatabilsem seni. kendimi çok dilde ifade edebilsem. hiç olmadı dokunabilsem... bedenimin diliyle anlatabilsem. bi kere daha, sadece bana gülümsesen... omzunda uyuyakalsam sonra. uyusam. melekler gibi uyusam.

    biliyorum, şimdi başkası var. başkaları var hatta, ikimiz için. benim gözlerim başkalarına gülümsüyor, başkalarına güzel şeyler söylüyorum, bıcırdıyorum yine. sen susarsın, güzel susarsın. dinlersin beni. susma, dinliyorum seni, dersin. seversin sana anlatmalarımı. küçük burjuvanım ben senin. tatlı su kemalistinim. felsefenin temel ilkeleri cosmopolitanla yanyana durur kitaplığımda. gülümsersin sen. fazla mıyım? değilim aslında. hep öyle gördün beni, ne olurdu görmeseydin! ne olurdu, daha iyilerine layık olmasaydım? daha iyi nedir ki? sen benim istediklerimi veremezmişsin. kim biliyor benim "gerçekte" ne istediğimi?

    anlatamadım bunu sana. dar kapılardan geçerken dallarının kırılmasını umursamayan büyük bir ağaç olmak istedim ben seninle. olduk sanmıştım. olmamışız... olamamışız.

    şimdi bunca zamandan sonra, hala ağlıyorsam, bu nedendir sevgili? sana hiç demedim bunu, sevgili demem çünkü ben. adını çok sevdiğimdendir sevgili demeyişim. öyle özel ki adın, bi genellemeye sığamazdı. sığmadı da zaten. adının sonuna aitlik eki ekleyişim sana dair tek sahiplenmem oldu. sen benimdin, ben sonsuza dek senin...

    fransız filmlerinden kopmuş bi şeydi yaşadığımız. bak hala şey diyorum, adı yok çünkü. literatürde bi tanımı olduğunu da sanmıyorum. okurken içinin bi taraflarında fırtınalar kopacak onu da biliyorum. ama bi taraftan da müstehzi bi gülümseme olacak dudağının kenarında. "yapmışsın yine yapacağını!" diyeceksin. bak o kadar biliyorum seni.

    seni düşlerime aldım,
    uykusuz kaldım.
    seni uykularıma aldım,
    düşsüz kaldım.
    başıma aldım,sensiz;
    gönlüme aldım,başsız,
    sensiz,yollarda pulsuz,
    pullarda mektupsuz kaldım.
    sana adlar aradım...
    ardında adsız kaldım. *

    ne olurdu, bana ada ile aynı kaderi biçmeseydin... söyle, şimdi çok mu mutlusun?
  • "zamanin birinde, simdiki olur, gelecek olur, sensiz gecmis olmayan zamanin birinde farkettim ki;

    sensiz uyandigim her sabahin; seninle biten bir gunun sabahinda seni soluyarak baslamam kadar gercek oldugunu anladigim an inanmaya basladim masallarin aslinda varolmayan dunyalari vadederek 'hayalgucu' denen safsatalar diyarini costurmak amacli oldugunu.

    seni izleyerek uykuya daldigim, seni ozledigim icin uykumdan uyandigim geceler, 'acaba ustunu acti mi' endisesi ile uyanip kapali gozlerine bakarken optugum alnin ise bir masaldi yasamayi beceremedigim cocukluguma inat.

    agzinda peyniri ile kargaya seslenen kurtundan tut, kafasini siseye sikistiran leylege kadar, gole maya calan nasrettinden uykuya dalan pamuk prensese kadar, her birinin masumiyeti, dinleyen cocugun safligi gibi..

    safligin ve utangacligin guzelligini hatirlamam bu yuzdendir belki de sana her baktigimda, her uykuya dalisim oncesi alnindan opusum, sarildigimda yanimda olmanin verdigi sicaklik ile uykuya dalisim, sen olmadiginda ise 24 saatlik bir tespihin tanelerini asindirircasina saatleri bir bir cekisim bu yuzdendir, belki de; kim bilir?

    ozlemeyi ozlemeyisim, ozleyislerimin anlara dair olusu ve zaman tanimayisi bu yuzdendir, evet. bunu ben bilirim.

    defalarca sorup ayni cevabi alacagim bir aynanin olmayisina oykunmek ise masallarda yasamak, sonsuz uykundan, tum hircinligindan, kirilmisligindan, yipranmisligindan ve bikmisligindan alnina konduracagim bir opucuk ile uyanacagina inanmak ise masallarda yasamak, varsin masal olsun yasanan..

    ve bir gun uyandigimda sairin dizeleri olsun dudaklarimda..

    'hayalle yasamisiz gercek dunyayi, zamani icmisiz farkinda degiliz' diye cikiversin tek solukta.

    bahcesinde filler oynasan mor panjurlu villanin havuz basinda muz yiyelim, gobegimizi kasirken semirelim.

    yine parmaklarim saclarinin arasinda dolansin sana 'olacaklari' anlatirken.. ve yine dogruluklarina inat isyanin olsun tum hircinliginla.

    filleri sevelim, muzlara sevinelim.

    yasayalim, ve gorelim.

    evvel zamanin sensizliginde, seninle olan zamanin ebediyetinde, develerin kamburlugu henuz masallara konu edilmemisken ve masallar dandinilerin masumlugundan arinmis, dungangalarin hoyratligindan siyrilmis iken bir sensizlige oykunmemin daha sonuna geldim.

    gokten uc elma duseyazdiginda birinin ayva olma ihtimali ile sonlandirdim dusunumu."

    nyks.

    -cigkofteyi rakiya katik ettik, raki bitince biz de icmis sayildik-
  • en güzel düşlere daldırdım uykusuzluktan yorulmuş gözlerini dizlerimde. elimi yanağına koyduğumda ve seni bırakırken kollarına uykunun masallar anlattım çocuk ruhun okşansın diye. hiç büyüme istedim yanımdayken. biliyordum sabah uyanıp kapıdan çıkarken artık kocaman bir adam olacaktın. bunu bildiğimden çocukça davrandım çoğu zaman. çocuk yanınla oyunlar oynadım. ama ikimiz de doktor olmadık hiçbir zaman. hastaydık ve iyileşmeden yan yana yatıyorduk yapay hastanemizde. ezan okununca evine gidecek iki çocuk gibi geçsin diye bekledik sessizce. konuşmalar susmalardan daha az şey anlattı her zaman.

    ve ben masal anlattım sana.

    kaf dağının arkasından getirdiğim umutları serdim önüne. hiç yalan yoktu masalda. dev canavarlarla çatıştım, dağlar, tepeler aştım. 40 gün 40 gece yol yaptım. binbir'in birinde gecelerde ilk masalda uykuya dalışını izledim. sen bir padişahtın yanımda ben de cariyen. en kırmızılarımı giydim en siyah gecelerine ve en güzel kokularımı sürdüm en ıssız saatlerinde.

    uyanma diye uykundan gün ışıdığında kahvaltında konuşmadım hiç. gün boyu sustum masalımı unutma diye. sana kurduğum kalemde saklan diye, sakın diye tüm kötülüklerden ve kaç diye tüm bıkmışlığından, usanmışlığından sustum hep.

    karanlık çöktüğünde başladı yine masallar, uyuklamalar, sayıklamalar. sarhoşluklar başladı, ayılmaları erteledik başka bir zamana, mekana, gün doğumuna.

    en güzeline daldım uykuların omzunda. en güzel masalları dinledim sesinden. en büyük nefesimi doldurdum içime nefesin dudaklarımın arasından geçerken. en heyecanlı yerini anlatıyormuşsun gibi hikayelerin hep can kulağıyla dinledim seni. binbir gecenin binindeymiş gibi hiç bitmesin istedim.

    öykü bu hiç biter mi? her gece yeniden dinlenir diye, bu sefer atlanır, hatırlanır ayrıntılar diye, yeniden, yineleyerek, simsiyahında gecenin kıpkırmızısı olarak koydum yastığa başımı.
  • tarihin henuz yazilmaya baslamadigi zamanlar, nymphe in narkissos'a asik oldugu, golde balik tutanlarin narkissos'a rastladigi zamanlar..

    sevmek o kadar guzeldir ki, kaygilar olmasina, endiseler olmasina, uzuntuler ve mutsuzluklara ragmen sevebilmek, herseyiyle "yasami" sevmek gibi, tum acisi ile tatlisi ile. insanlarin sevmeyi bildikleri, sevildiklerinin farkinda olduklari guzel zamanlar.. simdinin utopyasi. mutluluk paylasmak nedir bilinen zamanlar.

    her zamanki gibi bulustu iki sevgili, sevislerinin mutlulugu ile, kaygilarinin yuku, mutsuzluklari ile. iliskileri de hayat gibi, biliyorlardi. herseye ragmen beraber olabilmenin degerinin farkinda. cok seviyorlardi gol etrafinda gezinmeyi, agaclarin yapraklarinin suya izdusumleri uzerinden oyunlar oynarlardi, kimi zamanda gelecege dair planlar. gokyuzunde bulutlara bakip yururlerdi umarsizca. konusacak o kadar cok sey vardi ki, hic bitmemecesine sohbet ederlerdi, gundelik hayata dair, fikirlere dair, gelecege dair. ve yururlerdi..

    gunun birinde yuruyuslerinin ortasinda "git" dedi biri, digeri hic kirmamisti onu, soyledigi herseyi varetmeye adamisti kendini, "neden" diye sormadi bile. gitti..
    git demeyi bildigi gibi "gel" diyebilecegini dusunmustu, eski zaman masallari boyle degil miydi, mutlu sondu hep? kotuler, iyiler, tum o kesmekese ragmen mutlu olmaz miydi sonunda sevenler..

    oturdu narkissos'un yaninda gunlerce, gol etrafinda yurudu belki gelir geri diye, mutsuzdu artik.. dakikalar saatleri kovaladi, gunler haftalari..

    omrunu kendine bakmaya adamis narkissos apansiz kafasini kaldirdi ve gozlerinin icine bakti, hic beklemiyordu bunu, sasirdi..

    tek bir cumle soyledi muhattabina tekrar kendine bakmaya baslamadan once;

    "hayalle yasamisiz gercek dunyayi, zamani icmisiz farkinda degiliz."
  • nerdeydin, dedi kadın. o güne kadar sorulmuş en anlamlı soruydu belki de bu.
    saatlerce seni bekledim. en olmazını düşündüm hep olacakların ve yüzünü düşünüp olmazları olur ettim. ömrüm geçti saatlerin tiktaklarında. bir ömür bekledim seni, nerdeydin?

    en son bana ne söylemiştin? ilk sözlerin hala çınlıyor kulağımda ama son duydukların sessizlikler içinde kaybolmuş kelimeler sadece. nerede bıraktın beni? kendimi bulduğum bu yerde yitirilmiş zamanlar arasında kayboldum ben. sen hangi zamandayken bulmuştun beni ve nereye getirdin. bu sokağı daha önce hiç görmedim. bu insanlar o kadar yabancı ki. sadece kendimi biliyormuşum gibi. sadece seni tanıyormuşum gibi. sadece annesinin elinden tutup nereye gittiğini umursamadan yürüyen bir çocuk gibi. nereye getirdin beni?

    nasıl baktın yüzüme o gecenin simsiyah örtüsü serilmeden önce gözlerimin önüne? nasıl bir bakıştı ki o ben bütün tanıdığım yerleri, bildiğim, gördüğüm, duyduğum şeyleri unuttum bir anda. bacaklarım bir kötürüm gibi tutmaz oldu, nefesim bir ölü gibi kesildi, ben daha hiç doğmamış gibi, hiç birşey bilmiyormuş gibi, senden başkasını tanımıyormuş gibi seninle doldum. nasıl bir gülüştü ki o tüm örtüleri kaldırıp bir ışık doğdurdu içime.

    nereye gittin söylesene? nasıl kayboldun birden? saatlerimiz birbirine vururken neden bu kadar geç kaldın?

    o kadar yumuşak kırdın ki beni, hiç ses çıkmadı.
    çatlaklar oluşurken hissetmedim. parçalarım etrafa dağılırken hiç kimse görmedi.
    o kadar yumuşak kırdın ki beni kesilen yerlerim kanarken hiç acımadı.

    nereye gitmiştin? bir ömür bekledim seni. saatler geçti diye avuttum kendimi.
    nerdeydin, dedi kadın son nefesinde. bir ömür bekledim seni...
hesabın var mı? giriş yap